Edebiyat Kitapları

Sırça Köşk Pdf indir

Sırça Köşk pdf indir, Türk Öykü türünde kaleme alınan Sırça Köşk kitap ile ilgili özet bilgiler. Sırça Köşk kitabı yazar Sabahattin Ali tarafından kaleme alınmıştır. Sırça Köşk kitabı Türkçe sayfadan oluşmakta olup 2003 ile basılmıştır. ebatında olan Sırça Köşk kitabın Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanmıştır. Yazımızda Sırça Köşk pdf oku, Sırça Köşk PDF yandex, Sırça Köşk PDF Drive gibi indirme linklerinden indirebilirsiniz.

Sırça Köşk PDF Oku

1947 senesinde yayımlanan Sabahattin Ali’nin birkaç kısa öyküsünden ve “büyüklere masallar” şeklinde tabir edilebilecek masallarından bir araya gelen Sırça Köşk, dönemin devlet yönetimine ve düzenine eleştirel bir bakış sağlamaktadır. Kitap, bir dönem yasaklı kitaplar içinde bulunmuştur.

 

Sırça Köşk, Onca Tapınç editörlüğünde Yapı Kredi Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluşmaktadır. Kitabın kapak tasarımı Nahide Dikel’e aittir.

 

Kitaptaki öykülerden ve masallardan birkaç örnek:

 

“Can Kurtaran” adlı öyküsünde yazar, kaderine boyun eğmiş bir kadının öyküsünü anlatıyor.  

 

“Bir akşam üzeri Anadolu köylerinden birindeki küçücük bir kulübeden canhıraş çığlıklar yükselmektedir. Doğumunu bir türlü gerçekleştiremeyen Asiye, ikindiden beri deyim yerindeyse ölümden beter doğum sancıları çekmektedir. Köyün ebesi bir şey bulamamış, komşu köyün ebesini de çağırtmıştır. Asiye’nin kocası İbrahim ise, çaresizliğin verdiği ağır başlılıkla, evin kapısı önüne çökmüş, bir haber beklemektedir. Komşu köyün ebesi içeri girdiğinden belli ise kızın çığlıkları iyice artmıştır. Sonunda iki ebe birden dışarı çıkar ve İbrahim’e doğumu gerçekleştiremediklerini, kızı şehire götürmesi gerektiğini, yoksa bebeğin de anasının da öleceğini söylerler. İbrahim de çaresiz öküz arabasının arkasına attığı döşek ve yorganın üstüne gencecik karısını da koyar ve yollara düşer. Sabaha karşı hastaneye vardığında ise ümidi iyice kırılmıştır. Çünkü alanı olmadığı halde bir çok ameliyat yaptığı için öncedenden şehirdeki özel muayenehanenin sahibi, Doktor Mutena Cankurtaran tarafından şikayet edildiğinden, ameliyat yapamayacağını söyler. Ne kadar yalvarıp yakarsa, oraya verecek parası olmadığını söylese de, doktoru ikna edemez. Bunun üzerine Asiye’yi aldığı gibi Mutena Cankurtaran’a götürür. Lakin bu doktor da çok para istemektedir. Doktorla bir kağıt imza atarak  Asiye’yi hemen ameliyata almalarını, öküzlerden birini satıp döneceğini söyler.

 

Döndüğünde bebeğinin öldüğünü, karısının ise iyi olduğunu öğrenir. Lakin doktor ölü bebeği çıkardığı için de bunun bunun yanında para istemektedir. İbrahim diğer öküzü, arabayı ve hatta içindeki yatak yorganı da satar ama parayı birleştiremez. Doktor Mutena Cankurtaran da Asiye’yi İbrahim’e vermez. Asiye hasta haliyle muayenehanede çalışmaya, geceleri ise pis bir döşekte yerde yatmaya başlar. İbrahim sürekli olarak gidip gelmekte, karısını almak için elinden geleni en iyisi yapmaktadır. Lakin doktor nuh der peygamber demez. Sonunda bir gün canına tak eden İbrahim doktorun karşısına çıkar ve Asiye’nin hayrını görmesini, köyde başka kadın mı olmadığını söyler. Sinirle kapıyı çeker ve çıkıp gider. O sırada doktorun kapısına sinmiş ağlayan Asiye’yi görmemiştir bile. Asiye, gece yarısı ağlayarak hastaneden kaçar ve yalınayak köyün uzun yolunu tutar. Bir yandan ağlayıp, öte yandan İbrahim’in kelimelerini tekrar etmektedir: “Bana köyde karı yok, a!” Bu arada açılan yiçinden oluk oluk kan akmaktadır. Sabaha karşı köylüler onu bulduğunda, çoktan ölmüştür.”

 

 

“Namuslu adam kalmamış bu dünya çapında iki gözlüm. Müslümandır, namazında, orucundadır, hakkımızı yemez diyorduk ama; biz onun hatırını saydıkça o, bizim tepemize bindi. Eh, artık çoçuk değiliz , yemiyoruz bu numraları, değil mi ya ? … Bak, anlatayım sana başindan da, bana hak ver. Mektebi biteremedi peder ne kadar gayret ettiyse olmadı işte. Binbaşiydı kendisi…  Süvariydi ama , avantanın yolunu bulurdu. Adanadolu’yu gezdik, dolaştık, her yerde paşa çoçuğu gibi yaklaştık. Hangi okulda olsa, imtihana yakın peder,  öğreretmelerle bir konuşur , meseleyi yoluna kordu. Askerlikle alakalı olmayan hoca vcar mi?  Neyse efendim, İstanbul’a naklolduk. Güya pedere lütfetmişler… Arada bizim tahsil yandı. Pederin öğretmenlere sözü geçmez oldu. İstanbul’da binbaşıya kim bakar? Paşalar bile ürketmeden sayılmıyor. Ne demiş hani : ‘’ Kim ipler Yalova Kaymakamını! ‘’ değil mi ya…  iki sene üst üstte çaktık. Belgeli olduk. Hususi liseye devam edecektim, peder emekliye ayrıldı, erdesi sene de siz değerli okurlarımıza ömür. Biz de üsküdar’da, toptaşı’na yakın ahşap bir ev bıraktı. Arkasından hemşire bir bobstil koca buldu, aldı başina gitti. Biz kaldık mı valde ile… Evin masrafı  var, bizim giyimimiz var ; kahveye çıkıyoruz , birkaç arkadaş saza, pilaja, gidecek oluyoruz. Babamın zamanındaki pokerlerden vazgeçtim  hani kahvede birer çayına tavla tavla bile oynayamaz olduk. Pederin Malata Şube Reisliği zamanında valdeye aldığı bilezikler, siirt kilimleri, Avanos halıları birer birer yürüldü. Kocakarı dır dır eder, ‘’ oğlum, bir iş tutmayacak mısın, halimiz ne olacak? diye.” – Hakkımızı Yedirmeyiz!

 

Sabahattin Ali – Sırça Köşk Kitabındaki Öyküler ve Masallar

 

Portakal

 

Beyaz Bir Gemi

 

Katil osman

 

Böbrek

 

Cıgara

 

Millet Yutmuyor

 

Bahtiyar Köpek

 

Çilli

 

Dekolman

 

Hakkımızı Yedirmeyiz!

 

Cankurtaran

 

Çirkince

 

Kurtla Kuzu

 

 

 

MASALLAR

 

Bir Aşk Masalı

 

Devlerin Ölümü

 

Koyum Masalı

 

Sırça Köşk

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu